54 - KAMER SÛRESİ

SÛRE HAKKINDA ÖZET BİLGİ

Kamer Sûresi, Mekke döneminde 37.sırada nazıl olmuştur... Adını, inşikak-ı kamer (Ay’ın yarılması) mucizesini bahseden ayetleri ve 1.ayetteki “Kamer= Ay” kelimesi dolayısıyla almıştır... Kamer Sûresi 55 ayettir...

İnşikak-ı Kamer mucizesi nedir?...

Ayet’te: “O Saat yaklaştı ve Kamer (Ay) yarıldı” (Kamer: 1) buyurulduğuna göre olay gerçek ve iman edilmesi zorunlu bir mucizedir... Ancak mahiyetinin anlaşılması itibarıyla yorum-algılama farklılıkları olabilir... Başta Hz.Ali, İbni Mes’ud, Cübeyr b. Mut’im, İbni Ömer, İbni Abbas (Allah onlardan razı olsun),.. gibi alim sahabeler müşriklerin mucize talepleri üzerine Hz.Rasûlullah’ın bir işaretiyle/ya da bir ahdi (sözü) üzere Ay’ı ikiye böldüğünü ve yanında bulunanların da bunu seyrettiğini haber verirler... Hatta Ay’ın yarılması üzerine Hz.Rasûlullah’ın “Allahümmeşhed= Allahım şahid ol!” dediğini, çevresindeki insanlara da “İşhedu= şahid olun!” dediği rivayet edilir... Hatta bu tartışmadan haberi olmayan o bölgedeki bazı yolcu ve göçebelerin de bunu gözlediği bildirilir... İbni Abbas r.a. bu olayın ayın 14.gecesinde meydana geldiğini rivayet eder...

Bu olayın mahiyeti hususunda bazı görüşler şöyledir:

Bazı bilginlere göre ışığın fiziği ile ilgili bir olaydır, Ay’ın hakiki yarılması sözkonusu değil...

Bazı alimlere göre Ay fiziki olarak gerçekten yarılmıştır...

Bazı alimlere göre Ay kıyamet günü yarılacaktır (aslında batın manasında bu doğrudur; yani fena fillah, gibi... Ama Hz.Ali, İbn-i Mes’ud, Cübeyr b. Mut’im gibi sahabelerin bizzat şahid olduğu, bir çok sahabenin ve tabiin alimlerinin kabullendiği mütevatir veya meşhur bir haberi de yok sayıp, ayeti sırf te’vili ile ele alamayız?)...
Bazı ariflere göre ise Hz.Rasûlullah’ın gözler ve hayal merkezleri üzerinde mucizevi bir tesir ve tasarrufudur...

Dikkate şayan bazı hususlar ve mühim işaretler de bizce şunlardır:

Hakikat Güneşi’ni yansıtan Nübüvveti sembolize eden Ay’ın yarılması, HatemünNebî’nin ba’si ile nübüvvet’in kemale ermesine/sonlandığına işarettir... Ümmet-i Muhammed döneminde insanlık Hakikatla yüzbeyüz sorumululuğuna ve olgunluğuna sahiptir... Velayet dönemidir... Ümmet-i Muhammed ma’sumdur!... Bu dönemin insanlığına bir iltifat vardır!...

VenşakkalKamer” yani “Ve Ay yarıldı” demek, (Arap lisanınca) iş (nübüvvet işi) vuzuha erdi, açıklık kazandı, tam zahir oldu; artık başka bir dönem başladı demektir... HatemünNebî’nin işareti ve mucizesi bir olay... Nitekim O’nun ümmetine Ahiret Ümmeti denir!...

Arap lisanında bazen “sabah”’a “felak” (Güneş ışığının doğması ile karanlığın yarılıp parçalanması, sabah olması; sabah demektir) denilir...

Hz.Rasûlullah’ın olayı gözleyenlere “İşhedu, işhedu” yani “Şahid olun, şahid olun” demesi hem o andaki zahiri müşahadeye hem de Ay’ın yarılması ile anlatılan Güneş’in battığı yerden doğuşuna, fena ile vahdet müşahadesine işarettir...

Kamer Sûresinde: İnşikak-ı Kamer mucizesi ve sırrı, Hakikat’a ve mucizeye karşı algılamada yetersiz kalanların tavrı, bazı Nebîler ve kavimlerinin ibretlik olayları, Nuh’un gemisi bir alamet olarak insanlığa bırakılmıştır, İnsanlar tezekkür etsinler (anlasınlar, kendilerini tanısınlar) diye Kur’an’ın kolaylaştırılması, herşey kader (ölçü) iledir, emrin yerine gelişi, insanların yaptığı herşey satır satır yazılır, sıdk mak’adı ve melik-i muktedir,... gibi bir çok önemli konu açıklanmaktadır...

Kamer Sûresi hakkında bazı hadisler:

Kim “ElifLamMiym tenziyl’i (Secde sûresini)”, “YaSiyn’i”, “IkterabetisSaatu’yu (Kamer sûresini)” ve “Tebarekelleziy biyedihilmülk’ü (Mülk sûresini)” okursa, onun için bir Nur ve şeytandan ve şirkten bir koruyan olur, kıyamet günü de derecesi yükselir.

Kim her iki gecede “IkterabetisSaatü venşakkalKamer”i okursa, Allah onu kıyamet gününde yüzünü leyle-i bedir (dolunay)’deki ay gibi ba’seder.

AYETLERİN MÂNÂSI

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM

1-) Ikterabetis saatu venşakkal Kamer;
O Saat yaklaştı ve Kamer (Ay) yarıldı.

2-) Ve in yerav ayeten yu`ridu ve yekulu sıhrun müstemirr;
Eğer bir ayet (mucize) görseler (nasıl olduğunu anlamak yerine ondan) yüz çevirir ve: “Devam edip giden/güçlü bir sihirdir” derler (ilahi sıfatlardan, sistem realitesinden gafildirler).

3-) Ve kezzebu vettebeu ehvaehüm ve küllü emrin müstekırr;
(Mucizeyi, kıyameti; evrensel realiteyi) yalanladılar ve hevalarına (beşeri düşüncelerine, nefslerine hoş gelen şeylere; hayallerine) tabi oldular... (Oysa) her emr (yaratıcı boyut hükmü) istikrar bulur (hedefine varır; Hakdır?) !.

4-) Ve lekad caehüm minel enbai ma fiyhi müzdecer;
Andolsun ki onlara içinde müzdecer (menedici-vazgeçirici özellikli; nehy) olan haberlerden gelmiştir.

5-) Hikmetun baliğatun fema tuğnin nüzür;
(Ki o vazgeçirici haberler) gayeyi tam açıklayan üstün bir hikmettir... Fakat uyarmalar/uyarıcılar (anlayışı kıtlara, idraksızlara) fayda vermiyor?.

6-) Fetevelle anhüm* yevme yed`ud daı ila şey`in nükür;
O halde onlardan yüz çevir... O çağırıcının nükür (çok münker; çirkinliği-korkunçluğu dolayısıyla hoşlanılmayan, reddedilen; tanınmayan) bir şeye çağırdığı gün;

7-) Huşşe’an ebsaruhüm yahrucune minel ecdasi keennehüm ceradun münteşir;
Gözleri huşu’da (dehşetten önlerine eğik, zillet halinde) oldukları halde, sanki yayılan çekirgeler (sürü) gibi (önemsiz, farksız, zayıf halde) cedes (kabir, beden)’lerinden çıkıyorlar.

8-) Muhtııyne ileddain, yekulul kafirune hazâ yevmun asir;
Zillet içinde bakarak o çağırıcıya (Rablerine) sür’atle koşanlar olarak... Kafirler: “Bu zor/şiddetli bir gündür” der.

9-) Kezzebet kablehüm kavmu Nuhın fekezzebu abdeNA ve kalu mecnunun vezdücir;
Onlardan (Hz.Rasûlullah’ın kavminden) önce Nuh’un kavmi yalanlamıştı... Kulumuzu (Rasûlleri) yalanladılar ve: “Bir mecnundur” dediler... Ve (Nuh tebliğden) men’edildi/alakondu.

10-) Fedea Rabbehu enniy mağlubun fentasır;
Nihayet (Nuh da) Rabbine: “Doğrusu ben mağlub oldum, nusret et/galip getir/intikam al” diye dua etti.

11-) Fefetahna ebvabes Semai Bimain munhemir;
Biz de kuvvetle dökülen bir su ile (B sırrınca, bir su olarak) Sema’nın kapılarını (kırk gün) fethettik (açtık).

12-) Ve feccernel Arda uyunen feltekal mau alâ emrin kad kudir;
Kaynaklar itibarıyla Arz’ı da (kırk gün) fışkırttık da takdir edilmiş bir emr (iş; tufan) üzerine (Sema’dan akan ve Arz’dan fışkıran) su (birbirine) kavuştu.

13-) Ve hamelnahu alâ zati elvahın ve düsür;
O’nu (Nuh’u) levhalar ve çiviler sahibi üzerinde taşıdık.

14-) Tecriy Bi a`yuniNA* cezaen limen kâne küfir;
 (Gemi B sırrınca) gözetimimizde/muhafazamız altında akıp gidiyordu... Küfr (nankörlük) edilene (Nuh’a) bir ceza (mükafat) olmak üzere.

15-) Ve lekad teraknaha ayeten fehel min müddekir;
Andolsun ki onu (o gemiyi, insanlar için) bir ayet olarak (baki) bıraktık... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

16-) Fekeyfe kâne azabiy ve nüzür;
Benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu (bir bak) ?.

17-) Ve lekad yessernel Kur`âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kur’an’ı zikr (okumak; tefekkür, tezekkür) için kolaylaştırdık (sembolik anlatımla, soyut sözcüklerle, Arabi lisan üzere indirdik)... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

18-) Kezzebet ‘Adun fekeyfe kâne azabiy ve nüzür;
Ad (Hud kavmi) de yalanladı... (Peki) benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu?.

19-) İnna erselna aleyhim riyhan sarsaren fiy yevmi nahsin müstemirr;
Muhakkak ki biz onların üzerine,sürekli (meşakkati kesiksiz olan) uğursuz (gadabı ilahiye müstahak olan) bir gün içinde sarsar (uğultulu, dondurucu, helak edici) bir ürzgar irsal ettik.

20-) tenziun Nase, keennehüm a`cazu nahlin munkaır;
İnsanları, sanki sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp atıyordu.

21-) Fe keyfe kâne azabiy ve nüzür;
Benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu?.

22-) Ve lekad yessernel Kur`âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kur’an’ı zikr (tefekkür, tezekkür) için kolaylaştırdık... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

23-) Kezzebet Semudu Bin nüzür;
Semud (Salih’in kavmi) de (Bi-) uyarmaları/uyarıcıları yalanladı.

24-) Fe kalu ebeşeran minna vahıden nettebiuhu, inna izen lefiy dalalin ve suur;
Dediler ki: “Bizden bir tek beşere mi (hepimiz) tabi olacağız?... O takdirde muhakkak ki biz bir sapkınlık ve suur (cinnet, delilik) içinde oluruz”.

25-) EulkıyezZikru aleyhi min beynina bel huve kezzabun eşir;
Zikr (vahiy-nübüvvet; hakikat ilmi) aramızdan Onun üzerine mi ilka olundu?... Bilakis O eşir (küstah, şımarık) bir kezzab’dır (çok yalancı)”.

26-) Seya`lemune ğaden menil kezzabul’ eşir;
Yarın kimin eşir bir kezzab (haddini aşan, küstah bir yalancı) olduğunu bilecekler.

27-) İnna mursilun nakati fitneten lehüm fertakıbhüm vastabir;
Muhakkak ki biz, onlara bir fitne (bir deneme, bir imtihan) olmak üzere o dişi deve’nin irsal edicileriyiz... Artık onları gözetleyip bekle ve sabret.

28-) Ve nebbi`hüm ennel mae kısmetun beynehüm* küllü şirbin muhtedar;
Ve onlara haber ver ki su aralarında bir kismet (pay, taksim) dir... Her şirb (sudan hakedilen pay) hazırlanmıştır.

29-) Fenadev sahıbehüm feteata feakar;
Arkadaşlarını nida edip çağırdılar... O da alacağını aldı da akretti (deve’yi boğazladı, öldürdü).

30-) Fekeyfe kâne azabiy ve nüzür;
 (Peki) benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu?.

31-) İnna erselna aleyhim sayhaten vahıdeten fekânu keheşiymil muhtazır;
Muhakkak ki biz onların üzerine sayha-i vahide (bir tek şiddetli titreşimli ses) irsal ettik de (davarların önüne) konmuş çöp kırıntısı gibi oldular.

32-) Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki biz Kur’an’ı zikr (tefekkür, tezekkür) için kolaylaştırdık... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

33-) Kezzebet kavmu Lutın Bin nüzür;
Lut kavmi de (Bi-) uyarmaları/uyarıcıları yalanladı.

34-) İnna erselna aleyhim hasıben illâ ale Lut*necceynahüm Bi sehar;
Muhakkak ki biz onların üzerine bir hasıb (rüzgarın getirdiği çakıl taşları, taşlar fırlatan rüzgar) irsal ettik... Al-u Lut (Lut’un geninden/imanından olan ailesi) müstesna... Onları (Bi-) seher ile kurtardık.

35-) Nı`meten min ındiNA* kezâlike necziy men şeker;
İndimizden bir ni’met (in’am) olmak üzere... Şükredeni işte böyle cezalandırırız.

36-) Ve lekad enzerehüm batşetena fetemarev Bin nüzür;
Andolsun ki (Lut) onları batşımız (sımsıkı yakalamamız ile de) uyardı da onlar (Bi-) uyarmaları/uyarıcıları şek ile karşıladılar (yalanlayıp bile bile inkar ettiler).

37-) Ve lekad raveduhu an dayfihi fetamesna a`yunehüm fezuku azâbiy ve nüzür;
Andolsun ki Onun (Lut’un) konuklarından (şehvetle) murad almak istediler de bu yüzden gözlerini sildik/silme kör ettik... “Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!”.

38-) Ve lekad sabbehahüm bükreten azâbun müstekırr;
Andolsun ki yerini bulmuş/sabit bir azab onlara sabahleyin bastırdı.

39-) Fezuku azâbiy ve nüzür;
Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!.

40-) Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki biz Kur’an’ı zikr (tefekkür, tezekkür) için kolaylaştırdık... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

41-) Ve lekad cae ale fir`avnen nüzür;
Andolsun ki Al-u Fravun’a (Fravun ailesine-hanedanına) uyarılar/uyarıcılar geldi.

42-) Kezzebu Bi ayatiNA kulliha feehaznahüm ahze Aziyzin Muktedir;
Ayetlerimizin hepsini (B sırrınca) yalanladılar... Biz de onları Muktedir bir Aziyz’in yakalayışla yakaladık.

43-) Ekuffaruküm hayrun min ülaiküm em leküm beraetün fiyz zubur;
Sizin kafirleriniz bunlardan (şu uyarıcıları yalanlayıp da helak olan kavimlerden) daha mı hayırlıdır (ki helak ve hüsrandan azade olsunlar) ?... Yoksa zeburlar (kutsal sayfalar, kitablar)’da sizin için bir berat mı var?.

44-) Em yekulune nahnu cemiy’un müntesır;
Yoksa: “Biz birbirine yardım eden/mağlup olmaz bir topluluğuz” mu diyorlar?.

45-) Seyuhzemul cem`u ve yuvelluned dübür;
Yakında o topluluk (zahiren Mekke müşrikleri, Bedir’de) hezimete uğratılacak/yenilecek ve dübürlerine/arkalarına dönüp kaçacaklar.

46-) Belis saatu mev`ıduhüm ves saatu edha ve emerr;
Hayır, onların mev’idi (buluşma vakti) O Saattır (uyarıldıkları ölüm-kıyamet vaktidir)... O Saat (dünyadaki hezimetlerinden) daha şiddetli ve daha acıdır.

47-) İnnel mucrimiyne fiy dalalin ve suur;
Muhakkak ki mücrimler (suçlular) bir sapkınlık ve suur (cinnet, delilik) içindedirler.

48-) Yevme yushabune fiyn nari alâ vucuhihim* zuku messe sekar;
O gün yüzleri üzere Nar’da sürüklenirler... “Sakar’ın (cehennem’in) dokunmasını tadın!” (denilir).

49-) İnna külle şey`in halaknahu Bi kader;
Muhakkak ki biz herşeyi bir kader (ölçü) ile (B sırrınca bir kader/miktar olarak) yarattık.

50-) Ve ma emruna illâ vahıdetun kelemhın Bil basar;
Emrimiz ancak bir tek (kelime) dir, bir göz (Bil-Basar) kırpması gibidir.

51-) Ve lekad ehlekna eşyaakum fehel min muddekir;
Andolsun ki sizin (diyn anlayışındaki) hemfikirlerinizi (benzerlerinizi) helak ettik... Öğüt alıp idrak eden yok mu?.

52-) Ve küllü şey`in fealuhu fiyz zubur;
İşledikleri herşey zeburlardadır (okunaklı-düzgün yazılmış kitablarda).

53-) Ve küllü sağıyrin ve kebiyrin mustetar;
Küçük-büyük hepsi satır satır yazılmıştır.

54-) İnnel müttekıyne fiy cennatin ve neher;
Muhakkak ki muttakiyler (korunanlar) Cennetlerde ve Nehir kıyılarındadırlar.

55-) Fiy mak`adi sıdkın ınde Meliykin Muktedir;
Meliyk’i Muktedir’in (Hazıret-i Kuds’un) katında Mak’ad-ı Sıdk (sıdk makamı, sadakat otağın)’dadırlar (Cennet Arz’ında, Vahdet makamındadırlar).

SUREYİ YAZDIR

Kurân-ı Kerîm B Meâli'nde arayın

Kurân "B" Meâli

• Bu eser Kurân-ı Kerîm'i "oku"ma anlayışında bir ilk ve tek mealdir...

• Bu eser şimdiden, kitap ve makaleler için "Referans", "Faydalanılan Eser", "Alıntı Kaynağı" ve "Kaynak Eser" olmaktadır...

• Gelecekte de yazılacak eserlere referans olma, üzerine araştırma yapılma ve kaynak olma potansiyeline sahip bir eserdir.

• İşte bu nedenle; Bu eserin öncelikle İnternet platformunda sonra da günlük yaşamımızda duyurulması hususu çok önemlidir...

• Ve en önemlisi; "İnsanın kendi hakikatini anlama" yolunda yazılmış bu eserin herkesle paylaşılması hususudur!

• Siz de elinizden geldiğince bu siteyi arkadaş, dost ve herkesle paylaşın ve duyurun...

Kurân "B" Meâlini duyurun!


Facebook'da paylaş Twitter'da paylaş Daha Fazla...

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı