SÛRE HAKKINDA ÖZET BİLGİ
Mekke döneminde 54.sırada nazıl olmuştur... 99 ayettir...
“HİCR”, 80.ayette geçen Semud kavmi olan ashab-ı hicr’in yaşadıkları yurdun adına veya kelimenin çıkış yerindeki “engel olmak, sınırlamak” anlamlarına nisbetle ibret için bir isimlendirmedir.
AYETLERİN MÂNÂSI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM
1-) Elif Lâââm Ra* tilke ayatul Kitabi ve Kur`ânin mübiyn;
Eliyf, Lâm, Ra... Bunlar O Kitab’ın (mutlak vücudun) ve Mubiyn (apaçık, apaçık edici) bir Kur’an’ın (İNSAN’ın) ayetleridir (sıfatlarıdır).
2-) Rubema yeveddülleziyne keferu lev kânu müslimiyn;
(Öyle olur ki) kafir olanlar (hakikatlerinden perdeliler), keşke müslimler olsaydılar diye şiddetli arzu duyarlar.
3-) Zerhüm ye`külu ve yetemetteu ve yülhihimül emelü fesevfe ya`lemun;
Bırak onları, (hayvani olarak) yesinler, faydalansınlar (zevklensinler) ve emel (sonu gelmez arzu, faniye olan bağlılık/umut) onları oyalasın/alakoysun... Yakında bilecekler.
4-) Ve ma ehlekna min karyetin illâ ve leha Kitabun ma`lum;
Biz (helak ettiğimiz) hiç bir karye’yi (şehri) ma’lum bir kitab’ı (belli-bilinen bir yazısı) olmaksızın helak etmedik.
5-) Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste`hırun;
Hiçbir ümmet ne eceli’nin önüne geçebilir, ne de te’hir edebilir.
6-) Ve kalu ya eyyühelleziy nüzzile aleyhiz Zikru inneke lemecnun;
Dediler ki: “Ey kendisine Zikr indirilen kimse!.. Muhakkak ki sen mecnunsun (delisin, cinnlenmişsin)”.
7-) Lev ma te`tiyna BilMelaiketi in künte mines sadikıyn;
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize (B sırrınca) melaike (melekler) getirmeli değil misin?”.
8-) Ma nünezzilül Melaikete illâ Bil Hakkı ve ma kânu izen munzariyn;
Biz melaike’yi ancak Bil-Hakk (Hakk olarak) indiririz... O vakit te onlara zaten mühlet verilmez/göz açtırılmaz.
9-) İnna nahnu nezzelnez Zikra ve inna lehu leHafizun;
Doğrusu O Zikri biz indirdik, Biz!... Ve muhakkak O’nun hafızları (koruyucuları) biz’iz!.
10-) Ve lekad erselna min kablike fiy şiyeıl evveliyn;
Andolsun senden önceki ilk şia’lar (hemfikir topluluklar, milletler) içinde de (Rasu’ler) irsal ettik.
11-) Ve ma ye`tiyhim min Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun;
Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla (B sırrınca) alay ederlerdi.
12-) Kezâlike neslükühu fiy kulubilmücrimiyn;
İşte böylece onu (idrak edemediğini inkar etmek, yalanlamak) mücrimlerin kalbine sokarız.
13-) La yu`minune Bihi ve kad halet sünnetül evveliyn;
Ona (Zikr’e; hakikatlerine) (B sırrıyla) iman etmezler... Evvelkilerin sünneti (iman etmeyenlerin akibetleri) de gelip geçmiştir (ibrete açıktır da?).
14-) Ve lev fetahna aleyhim baben mines Semai fezallu fiyhi ya`rucun;
Üzerlerine Sema’dan (üst bilinç boyutundan) bir kapı feth etsek (açsak) da, onun içinde uruc ediyor olsalardı,
15-) Lekalu innema sükkirat ebsaruna bel nahnu kavmün meshurun;
Elbette şöyle derlerdi: “Gözlerimiz bağlandı/sarhoş oldu, hatta biz büyülenmiş bir kavimiz”.
16-) Ve lekad cealna fiys Semai burucen ve zeyyennaha lin nazıriyn;
Andolsun ki biz Sema’da (üst bilinç boyutunda) burc’lar (mertebeler) oluşturduk ve onu (Sema’yı) naziriyn (nazar edenler, bakanlar; düşünenler) için süsledik.
17-) Ve hafıznaha min külli şeytanin raciym;
Ve onu (Sema’yı?) şeytan-ı raciym’den (cinn kökenli evham ve düşüncelerden) biz koruduk (9.ayette korunan ile ilgisi?).
18-) İlla menisterakassem`a feetbeahu şihabün mübiyn;
İşitme/kulak hırsızlığı yapan müstesna!.. (Zaten) onu da apaçık bir şihab (ışık saçan ateş topu) izler/ardından ona kavuşur (yakar, yok eder).
19-) Vel Arda medednaha ve elkayna fiyha ravasiye ve enbetna fiyha min külli şey’in mevzun;
Arz’ı med ettik (uzatıp yaydık, genişlettik)... Ve onda sabit dağlar ilka ettik (attık, koyduk)... Ve orada mevzun (tartılmış, ağırlıklanmış, ölçülü) her şeyden bitirdik.
20-) Ve cealna leküm fiyha meayişe ve men lestüm lehu Bi razikıyn;
Orada hem sizin için ve hem de (B sırrınca) rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimseler için maayiş (maişetler, geçimlikler) oluşturduk.
21-) Ve in min şey`in illâ ındena hazainuh* ve ma nünezziluhu illâ Bi kaderin ma`lum;
Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (her mertebedeki karşılığı) bizim indimizde olmasın... Biz onu ancak ma’lum bir kader (belli bir mikdar) ile (B sırrınca) indiririz.
22-) Ve erselnerriyaha levakıha feenzelna mines Semai maen fe eskaynakümuh* ve ma entüm lehu Bi haziniyn;
Biz rüzgarları (rahmet nefhalarını) aşılayıcılar (bir takım tecelliler için hazırlayıcılar) olarak irsal ettik... Sema’dan bir su (hakikat ilmi) inzal ettik de sizi onunla suvardık... Onu (o suyu) (Bi-) hazineleyen (saklayıcı/depolayıcı) siz değilsiniz.
23-) Ve inna le nahnu nuhyı ve nümiytü ve nahnul varisun;
Muhakkak ki biz, evet biziz (o su, hakikat ilmi ile) hayat veren/dirilten de öldüren de (fena)... Ve biz varisleriz (sizin varlığınız yoktur).
24-) Ve lekad alimnelmüstakdimiyne minküm ve lekad alimnelmüste`hıriyn;
Andolsun ki sizden mustakdimiyn’i (ileri geçenleri; vuslat hedeflerinde samimi ve sadık olanları) bildik ve andolsun ki (sizden) müsta’hiriyn’i (geriye kalanları; nefslerine tavizkarları) de bildik.
25-) Ve inne Rabbeke HUve yahşüruhüm* inneHU Hakiymun Aliym;
Muhakkak ki Rabbin, O, onları haşreder (cem’ eder)... Muhakkak ki O, Hakiym’dir, Aliym’dir.
26-) Ve le kad halaknel İnsane min salsalin min hamein mesnun;
Andolsun ki biz insanı (insan cinsini), mesnun (değişikliğe uğrayan, sûret kabule hazır) bir hame’ (kara çamur; toprak+su) den salsal (kuru çamur; ateş+hava)’dan halkettik.
27-) Vel Canne halaknahu min kablü min narisSemum;
Cann’ı (cinn cinsini, insansı’yı) da daha önce (hem ilk insan Adem için hem de her bir insan geçerli olmak üzere, insan’dan önce?) semum’un narı’ndan (insan bedeninin gözeneklerinden geçici ateş’ten; radyasyondan) yarattık.
28-) Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi innİY Halikun beşeran min salsalin min hamein mesnun;
Hani Rabbin Melaike’ye: “Muhakkak ki ben salsal’dan (kuru balçıktan), mesnun bir hame’den (değişmiş kara balçıktan) bir beşer halkedeceğim” demişti.
29-) Feiza sevveytühu ve nefahtü fiyhi min RuhİY fekau lehu sacidiyn;
“Onu tesviye edip (o hücresel yapıyı düzenleyip, dengeleyip; o beyni nefhi ruhu kabil hale getirip), o yapının içinde RuhUM’dan nefhettiğim vakit, Ona secdeye kapanın”.
30-) Fesecedel Melaiketü küllühüm ecmeun;
O Melaike’nin hepsi, toptan secde ettiler.
31-) İlla ibliys* eba en yekûne meas sacidiyn;
İblis müstesna; (o) secde ediciler ile beraber olmaktan imtina etti.
32-) Kale ya ibliysü ma leke ella tekûne meas sacidiyn;
(Ruhun’dan nefheden) buyurdu ki: “Ey İblis!.. Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?”.
33-) Kale lem ekün liescüde libeşerin halaktehu min salsalin min hamein mesnun;
(İblis) dedi ki: “Salsal’dan (kuru balçıktan), hame’i mesnun’dan (belli bir sûret ve sünnet ile biçimlenmiş kara balçıktan) yarattığın bir beşere secde etmem için olmadım (vehmin kaynağıyım; secdem mümkün değil?)”.
34-) Kale fahruc minha feinneke raciym;
(Ruhun’dan nefheden) buyurdu: “O halde çık oradan (kudsi yerden) !... Muhakkak ki sen raciym’sin (tard edilmiş, taşlanmış)”.
35-) Ve inne aleykel la`nete ila yevmid diyn;
“Muhakkak ki, Diyn Günü’ne kadar la’net (uzaklık) senin üzerinedir”.
36-) Kale Rabbi feenzırniy ila yevmi yüb`asun;
(İblis) dedi ki: “Rabbim!.. (İnsanların) ba’solunacakları gün’e kadar bana mühlet ver (ertele, bekle)”.
37-) Kale feinneke minel münzariyn;
Buyurdu: “Muhakkak ki sen mühlet verilenlerdensin!”.
38-) İla yevmil vaktil ma`lum;
“Ma’lum vaktin (fiziksel ölüm) günü’ne kadar”.
39-) Kale Rabbi Bima ağveyteniy le üzeyyinenne lehüm fiyl Ardı ve leuğviyennehüm ecmeıyn;
(İblis) dedi ki: “Rabbim!.. Beni (Bi-) azdırman dolayısı ile, yemin ederim ki, Arz’da onlara (günahları; sünnetullah’a uymayan fiilleri) süsleyeceğim ve onları toptan azdıracağım”.
40-) İlla ıbadeKE minhümül muhlesıyn;
“Onlardan ihlaslandırılmış kulların müstesna”.
41-) Kale hazâ sıratun aleyYE müstekıym;
Buyurdu ki: “İşte benim üzerime aldığım mustakıym yol budur (iblis’in süslemelerine taviz vermeyecek şekilde ihlaslı, imanında samimi olanların yolu)”.
42-) İnne ıbadİY leyse leke aleyhim sültanün illâ menittebeake minel ğaviyn;
“Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin bir sultan yoktur... Azgınlardan sana tabi olanlar müstesna”.
43-) Ve inne cehenneme lemev`ıdühüm ecmeıyn;
“Muhakkak ki onların hepsinin va’dolunan yeri Cehennem’dir”.
44-) Leha seb`atü ebvab* likülli babin minhüm cüz`ün maksum;
“Onun yedi kapısı vardır... Her kapı için onlardan maksum (taksim edilmiş, ayrılmış; nasip) bir cüz’ (bölüm) vardır”.
45-) İnnel müttekıyne fiy cennatin ve uyun;
Muttakıyler ise cennetlerde ve ayn (pınar, kaynak)’lardadırlar.
46-) Üdhuluha Bi Selâmin aminiyn;
“Oraya aminler olarak (kaybolmaz güvene kavuşmuşlar olarak) (Bi-) Selam ile girin”.
47-) Ve neza`na ma fiy sudurihim min ğıllin ıhvanen alâ sürurin mütekabiliyn;
Biz onların, ğıl’dan (ayrı görmekden kaynaklanan kin-düşmanlık) sadrlarında (göğüslerinde, içlerinde) olanı söküp attık... Kardeşler olarak serirler üzerinde mutekabildirler (karşılıklı otururlar).
48-) La yemessühüm fiyha nesabün ve mahüm minha Bi muhreciyn;
Orada onlara bir yorgunluk dokunmaz (enerjileri bitmez, zira aykırılık yok)... Onlar oradan (B gerçeğince) çıkarılacak da değillerdir.
49-) Nebbi` ıbadİY ennİY enel Ğafurur Rahıym;
Haber ver kullarıma ki, Ben, gerçekten Ben Ğafur’um, Rahıym’im.
50-) Ve enne azâbİY hüvel azâbül eliym;
Ve muhakkak ki azabIM (var ya), odur eliym azab.
51-) Ve nebbi`hüm an dayfi İbrahiym;
Onlara İbrahim’in dayf’ından (konuklarından) haber ver.
52-) İz dehalu aleyhi fekalu Selâma* kale inna minküm vecilun;
Hani Onun üzerine girmişlerdi de “Selam” demişlerdi... (İbrahim de) dedi ki: “Doğrusu biz sizden korkuyoruz”.
53-) Kalu la tevcel inna nübeşşiruke Bi ğulamin aliym;
(Onlar da) dediler ki: “Korkma!.. Doğrusu biz sana Aliym bir (Bi-) ğulam (oğlan çocuğu) müjdeliyoruz”.
54-) Kale e beşşertümuniy alâ en messeniyel kiberu febime tübeşşirun;
(İbrahim) dedi ki: “İhtiyarlık bana dokunduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz?... (O halde) ne ile müjdeliyorsunuz?”.
55-) Kalu beşşernake Bil Hakkı fela tekün minelkanitıyn;
Dediler ki: “Seni Bil-Hakk (Hakk ile) müjdeliyoruz... Sakın ümit kesenlerden olma!”.
56-) Kale ve men yaknetu min rahmeti Rabbihi illed dallun;
(İbrahim) dedi: “Rabbının rahmetinden, sapmışlardan başka kim ümit keser?”.
57-) Kale fema hatbuküm eyyühel murselun;
(İbrahim): “Ey mürseliyn (irsal olunanlar) !.. (Başka) işiniz nedir?” dedi.
58-) Kalu inna ursilna ila kavmin mücrimiyn;
Dediler ki: “Doğrusu biz mücrimler kavmine irsal olunduk”.
59-) İlla ale Lut* inna lemüneccuhüm ecmeıyn;
“Al-u Lut müstesna!... Biz onların hepsini kurtaracağız”.
60-) İllemraetehu kadderna inneha leminel ğabiriyn;
“(Lut’un) karısı hariç... Onun kalanlardan olmasını takdir ettik”.
61-) Felemma cae ale Lutınil murselun;
Vaktaki mürseliyn (irsal olunan melaike) Al-u Lut’a geldiler.
62-) Kale inneküm kavmün münkerun;
(Lut) dedi ki: “Muhakkak ki siz münker (inkar edilen, tanınmayan, yadırganan) bir kavimsiniz”.
63-) Kalu bel ci`nake Bima kânu fiyhi yemterun;
Dediler ki: “Bilakis, biz sana onların hakkında şüphe ettiklerini (B sırrınca) getirdik”.
64-) Ve eteynake Bil Hakkı ve inna le sadikun;
“Biz sana Bil-Hakk (Hakk olarak) geldik ve doğrusu biz sadıklarız”.
65-) Feesri Bi ehlike Bi kıt`ın minel leyli vettebı` edbarehüm ve la yeltefit minküm ehadün vemdu haysü tü`merun;
“O halde (Bi-) geceden bir bölümde ehline (ailene B sırrınca) gece yürüyüşü yaptır... Sen de arkalarından izle... Sizden hiç bir kimse iltifat etmesin (geriye, sağa-sola bakmasın)... Emrolunduğunuz tarafa geçin-gidin”.
66-) Ve kadayna ileyhi zâlikel emre enne dabire haülai maktuun musbihıyn;
O’na şu emri hükmettik ki: “Muhakkak ki şunlar sabahlarlarken arkaları kesilmiş olacaktır”.
67-) Ve cae ehlül Mediyneti yestebşirun;
Ehl-i Medine (şehir halkı) sevinerek geldi.
68-) Kale inne haülai dayfıy fela tefdahun;
(Lut) dedi ki: “Muhakkak ki şunlar benim misafirlerimdir... Beni ayıplı kılmayın/utandırmayın”.
69-) Vettekullahe ve la tuhzun;
“Allah’dan ittika edin ve beni rezil etmeyin”.
70-) Kalu evelem nenheke anil alemiyn;
Dediler ki: “Biz seni alemlerden (başkalarının işine karışmaktan) nehyetmedik mi?”.
71-) Kale haülai benatiy in küntüm faıliyn;
(Lut) dedi ki: “Eğer yapacaksanız, işte kızlarım!”.
72-) Le amruke innehüm lefiy sekretihim ya`mehun;
(Rasûlüm) ömrün hakkı için/ömrüne yemin olsun ki onlar sarhoşlukları içinde kör ve şaşkın bocalıyorlar.
73-) Feehazethümüs sayhatü müşrikıyn;
(Sabah) güneş doğarken, o sayha (korkunç titreşimli ses; İsrafil’in üflemesi?) onları yakaladı.
74-) Fecealna aliyeha safileha ve emtarna aleyhim hıcareten min sicciyl;
Oranın a’lisini safil kıldık (üstünü altına getirdik) ve üzerlerine siccil’ (Sema’daki dağlar’dan; pişirilmiş, taşlaşmış çamur; riyazat ile hasıl olan alternatif kuvveler) den taşlar yağdırdık.
75-) İnne fiy zâlike leâyâtin lilMütevessimiyn;
Muhakkak ki bunda mütevessimiyn (feraset sahipleri; işaretlerden anlam çıkaranlar) için ayetler vardır.
76-) Ve inneha lebisebiylin mukıym;
Muhakkak ki o (o şehir), mukıym (daim işleyen) bir yol iledir/üzerindedir.
77-) İnne fiy zâlike leayeten lil mu’miniyn;
Muhakkak ki bunda mü’minler için elbette ayetler vardır.
78-) Ve in kâne ashabül eyketi lezalimiyn;
Ashab-ı Eyke (orman halkı; Şuayb a.s.ın kavmi) de gerçekten zalimler idi.
79-) Fentekamna minhüm* ve innehüma le Bi imamin mübiyn;
Bu sebeple onlardan intikam aldık... Her ikisi (Şuayb ve Lut a.s.ın kavimlerinin helak olduğu yerler?) de (Bi-) imam-ı mubiyn (açık seçik, önde, görülebilen bir yerde) dir.
80-) Ve lekad kezzebe ashabül hıcril murseliyn;
Andolsun ki Ashab-ı Hicr (Semud kavmi) de mürseliyn’i (irsal olunanları, Rasûlleri) yalanladı.
81-) Ve ateynahüm ayatina fekânu anha mu`ridıyn;
Onlara ayetlerimizi verdik; fakat onlardan yüz çeviriyorlardı.
82-) Ve kânu yenhıtune minel cibali buyuten aminiyn;
Aminler (güvene kavuşmuşlar) olarak dağlardan evler yontuyorlardı.
83-) Feehazethümussayhatü musbihıyn;
O sayha (korkunç titreşimli ses; sur’un sesi?), onları da sabah vaktine girerlerken yakaladı.
84-) Fema ağna anhüm ma kânu yeksibun;
Kazanmakta oldukları, onlardan hiçbir şeyi savmadı (bir şeyi önleyemedi, bir fayda sağlayamadı).
85-) Ve ma halaknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk* ve innes saate leatiyetün fasfahıssafhal cemiyl;
Biz, Semavat’ı, Arz’ı ve ikisi arasındakileri ancak Bil-Hakk (Hakk olarak) yarattık... Muhakkak ki o saat elbette gelicidir... O halde güzel bir safh (af edicilik, hoş görü; Hakkani görüş) ile davran.
86-) İnne Rabbeke HUvel Hallakul Aliym;
Muhakkak ki senin Rabbin, Hallak’dır (yaratma sıfatının mutlak sahibidir; herşeyi yaratandır), Aliym’dir.
87-) Ve lekad ateynake Seb`an minel Mesani vel Kur`ânel Azıym;
Andolsun ki biz, sana, Seb-ü Mesani’yi (Senâ edilen Yedi’yi/tekrarlanan yedi’yi; yedi zati sıfat; fatiha sûresi) ve Kur’an-ı Azıym’i verdik.
88-) La temüddenne ayneyke ila ma metta`na Bihi ezvacen minhüm ve la tahzen aleyhim vahfıd cenahake lil mu’miniyn;
Onlardan çiftleri, (B sırrınca) kendisi ile faydalandırdığımıza (dünyalık zevklere, bedensel-fani şeylere), sakın gözlerini dikme... Onlara üzülme de... Mü’minlere kanadını indir/kanadının altına al.
89-) Ve kul inniy enen neziyrulmübiyn;
Ve de ki: “Muhakkak ki ben, evet ben apaçık bir uyarıcıyım”.
90-) Kema enzelna alel muktesimiyn;
Muktesimiyn’e (kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi.
91-) Elleziyne cealül Kur’âne ıdıyn;
Onlar (muktesimiyn) ki, Kur’an’ı (zat-ı şuhud’u), grup grup/parça parça/darmadağan kıldılar.
92-) FeveRabbike lenes`elennehüm ecmeıyn;
Rabbine yemin olsun ki, onların hepsine elbette soracağız (mes’uldurlar).
93-) Amma kânu ya`melun;
Yapmakta olduklarından.
94-) Fasda’ Bima tü`meru ve a`rıd anil müşrikiyn;
(Artık) emrolunduğunu (B sırrınca) açıkla/ilan et ve müşriklerden yüz çevir (aldırma).
95-) inna kefeynakel’müstehziiyn;
O alay edenlere karşı, muhakkak ki biz sana kafiyiz.
96-) Elleziyne yec`alune meAllahi ilahen ahar* fesevfe ya`lemun;
Onlar (o alay edenler) ki, Allah ile beraber diğer bir ilah (vücud) yaparlar... Yakında bilecekler!.
97-) Ve lekad na`lemu enneke yedıyku sadruke Bima yekulun;
Andolsun ki, onların söyledikleri dolayısıyla (B sırrınca) senin sadrının (içinin) daraldığını elbette biliyoruz.
98-) Fesebbıh Bi Hamdi Rabbike ve kün minessacidiyn;
(O halde) Rabbinin Hamdi ile (B sırrınca; Rabbinin Hamdi olarak) tesbih et (Onun sıfatlarını izhardasın, o halle kayıtlanma; gayrından tenzih et) ve secde edenlerden ol (Zatında fani ol) !.
99-) Va`bud Rabbeke hatta ye`tiyekel yakıyn;
Ve Yakiyn sana gelene (ibadet eden ve ibadet edilen ayrımı ortadan kalkana) kadar, Rabbine ibadet et!.