SÛRE HAKKINDA ÖZET BİLGİ
Sûre, saf tutanlar/dizilenler/dizenler anlamına gelen “Saffat” ismini, birinci ayetinden almaktadır... Mekke döneminde 56.sırada nazıl olmuştur... 182 ayettir...
Saffat Sûresinde: Vahdet, tedbir edici meleki mekanizma, mele-i a’la’dan şeytanların kulak hırsızlığından men’edilmeleri, Kur’anı anlayamayanlar, ba’s, haşr, sırat, Kelime-i Tevhid ve Telkıyn olayının aslı, zakkum ağacı, Hz.Nuh, Hz.İbrahim, Hz.İshak, Hz.Musa, Hz.Harun, Hz.İlyas, Hz.Lut, Hz.Yunus, gibi bazı Nebîlerin örnek deneyimleri; Hz.İbrahim’in oğlunu boğazlama hadisesi ve teslimiyetin önemi, astroloji... gibi bir çok önemli konu sembolik-ideal anlatımlarla açıklanmıştır...
AYETLERİN MÂNÂSI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM
1-) VesSaaaffati saffa;
Andolsun o (Allah için) saf olup dizilenlere.
2-) Fezzacirati zecra;
O (Allah’dan engelleyici-perdeleyici faktörleri) şiddetle def’edenlere/men’edenlere.
3-) Fettaliyati zikra;
O zikir tilavet edenlere (Hakkani özelliklerini kuvveden fiile çıkaranlara).
4-) İnne ilaheküm le Vahıd;
Muhakkak ki sizin ilahınız (yaratanınız) Vahid’dir!.
5-) Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma ve Rabbül meşarık;
Semavat’ın, Arz’ın ve ikisi arasında olanların Rabbidir; ve doğuların da Rabbidir (O) !.
6-) İnna zeyyennes Semaed dünya Bi ziynetinil kevakib;
Muhakkak ki biz, o en yakın Sema’yı (Bi-) bir ziynet ile, (yani) kevkeb (gezegen)’ler ile süsledik.
7-) Ve hıfzan min külli şeytanin marid;
Ve (onu) itaattan çıkan her azgın şeytandan koruduk.
8-) La yessemmeune ilel Meleil A`la ve yukzefune min külli canib;
(O şeytanlar) Mele-i A’la’yı dinleyemezler ve her taraftan kuvvetle (sürülüp) atılırlar.
9-) Dühuren ve lehüm azâbün vasıb;
Kovularak (atılırlar)... Onlar için daimi bir azab vardır.
10-) İlla men hatıfel hatfete feetbeahu şihabün sâkıb;
Ancak bir söz kapan/çalan olursa, bu yüzden onu şihab-ı sakıb (parlak/delici bir alev; yakıp yok edici bir şey) takib eder.
11-) Festeftihim ehüm eşeddü halkan emmen halakna* inna halaknahüm min tıynin lazib;
İmdi fetva iste (demek ki fetva pozitiv bir mana ifade etmiyor?) /sor onlara: Yaratılış itibarıyla onlar mı daha şiddetli (güçlü) yoksa yarattıklarımız (melekler) mı?... Doğrusu biz onları Tıyn-i Lazib (yapışkan-kopup ayrılmayan bir balçık?)’den yarattık.
12-) Bel acibte ve yesharun;
Hayır, onlar alay ediyor oldukları halde sen hayretle şaşıp kaldın.
13-) Ve iza zükkiru la yezkürun;
Onlar tezkir olunduklarında (hatırlatıldıklarında, öğütlendiklerinde de) düşünüp öğüt almazlar.
14-) Ve iza raev ayeten yesteshırun;
Bir ayet (hakikatı gösteren bir şey, hakkani bir nitelik) gördüklerinde, alaya alırlar.
15-) Ve kalu in hazâ illâ sıhrun mübiyn;
“Bu apaçık bir sihir (büyüleyici etki) den başka değil” dediler.
16-) Eiza mitna ve künna türaben ve ızamen einna le meb`usun;
“Öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, gerçekten biz ba’solunacak mıyız?”.
17-) Eve abaünel evvelun;
“Evvelki babalarımız/atalarımız da mı?”.
18-) Kul neam ve entüm dahırun;
De ki: “Evet!.. Ve siz de dahiriyn (küçülmüş, boyun bükmüş, zelil) olarak (ba’solunacaksınız)”.
19-) Feinnema hiye zecretün vahıdetün feiza hüm yenzurun;
O ancak zecre-i vahide (bir tek çığlık; bir tek mani oluş; 2.sur)’dir; birden onlar (kıyam edip) bakınırlar.
20-) Ve kalu ya veylena hazâ yevmüd diyn;
“Vay bize!... Bu, Diyn Günü’dür!” dediler.
21-) Hazâ yevmül faslilleziy küntüm Bihi tükezzibun;
(Yani): “Bu, kendisini (B sırrınca) yalanladığınız fasl (hüküm, ayırdetme) günü’dür”.
22-) Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma kânu ya`budun;
“Haşredin (toplayın) o zulmedenleri, onların eşlerini ve tapınıp kulluk yaptıkları şeyleri”.
23-) Min dunillahi fehduhüm ila sıratıl cahıym;
“Allah’ın gayrından!... Onları Sırat’ı Cahıym’e (cehennem sıratı’na; şirke, cismani yaşantıya) yollandırın”.
24-) Ve kıfuhüm innehüm mes`ulun;
“Ve durdurun onları!... Muhakkak ki onlar mes’uldurlar”.
25-) Ma leküm la tenasarun;
“Ne oluyor size ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?” (denilir onlara).
26-) Bel hümül yevme müsteslimun;
Bilakis onlar bugün müsteslimun (boyun eğip teslim olmuşlar)’dur.
27-) Ve akbele ba`duhüm alâ ba`dın yetesaelun;
Birbirlerine ikbal edip (dönüp, yönelip) soruşurlar.
28-) Kalu inneküm küntüm te`tunena anil yemiyn;
“Muhakkak ki siz bize sağdan gelirdiniz?” (dediler).
29-) Kalu bel lem tekûnu mu’miniyn;
(Onlar da) dediler ki: “Hayır, siz mü’minler değildiniz!”.
30-) Ve ma kâne lena aleyküm min sultan* bel küntüm kavmen tağıyn;
“Bizim, sizin üzerinize bir sultamız/hakimiyetimiz yoktu... Bilakis siz azgın bir kavim idiniz”.
31-) Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna lezâikun;
“Nihayet Rabbimizin kavli üzerimize hakk oldu (gerçekleşti)... Doğrusu biz (azabı) tadıcılarız”.
32-) Feağveynaküm inna künna ğaviyn;
“Bundan ötürü sizi saptırıp azdırdık... Doğrusu biz azgınlar idik”.
33-) Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn;
Muhakkak ki onlar o gün azabta müşterek-ortak olanlardır.
34-) İnna kezâlike nef`alu Bil mücrimiyn;
Doğrusu biz (Bi-) mücrimlere (müşriklere) böylece yaparız.
35-) İnnehüm kânu iza kıyle lehüm la ilahe illellahu yestekbirun;
Onlara “la ilahe illallah” denildiğinde (telkıyn edildiğinde), muhakkak ki onlar (benlikleri ile) kibre sapıp büyüklük taslamışlardı.
36-) Ve yekulune einna letarikû alihetina lişaırin mecnun;
“İlahlarımızı mecnun (deli, cinlenmiş) bir şair için terk mi edeceğiz biz?” derler (di).
37-) Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn;
Hayır, O, Bil-Hakk (Hakk olarak) gelmiştir ve murseliyn (Rasûller)’i de tasdik etmiştir.
38-) İnneküm lezâikul azâbil eliym;
Muhakkak ki siz o elim azabı tadıcılarsınız.
39-) Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta`melun;
Ve yaptıklarınızdan başkası ile cezalandırılmazsınız (yaptıklarınızın karşılığına erersiniz).
40-) İlla ıbadAllahil muhlesıyn;
Ancak Allah’ın ihlasa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna.
41-) Ülaike lehüm rizkun ma`lum;
İşte onlar için ma’lum bir rızık vardır.
42-) Fevakih* ve hüm mükremun;
(Yani) meyvalar (kemalatlar)... Ve onlar ikram olunanlardır.
43-) fiy cennatin neıym;
Naim cennetelerinde.
44-) Alâ sürurin mütekabiliyn;
Serirler (makamlar, sıfatlar) üzerinde mütekabiliyn (karşılıklı oturanlar) olarak.
45-) Yutafü aleyhim Bi ke`sin min meıyn;
Meıyn (kaynak’tan, gözle görünür akar sudan doldurulmuş) (Bi-) kaseler tavaf ettirilir üstlerinde.
46-) Beydae lezzetin lişşaribiyn;
Bembeyaz (nur), içenlere lezzet veren kaseler.
47-) La fiyha ğavlün ve la hüm anha yünzefun;
Ğavl (aklı bozucu, sersem edici bir vasıf) yoktur onda... Onlar ondan sarhoş da olmazlar (içmelerinin sonu yok).
48-) Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıyn;
Yanlarında gözlerini yalnızca onlara (eşlerine) çevirmiş iri gözlü (huri) ler vardır.
49-) Keennehünne beydun meknun;
Sanki onlar korunmuş yumurtalar gibidir.
50-) Feakbele ba`duhüm alâ ba`dın yetesaelun;
Birbirlerine ikbal edip (dönüp, yönelip) soruşurlar.
51-) Kale kailün minhüm inniy kâne liy kariyn;
Onlardan bir diyici (akıl, tahkik ehli, cennetlik) dedi ki: “Muhakkak ki ben bir kariyn’e (aramızda bağlılık olan arkadaşa, eşe) sahip idim”.
52-) Yekulü einneke le minel musaddikıyn;
(O) derdi ki: “Gerçekten sen tasdik edicilerden misin?”.
53-) Eiza mitna ve künna türaben ve ızamen einna le mediynun;
“(Yani) öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, gerçekten biz cezalandırılacak mıyız?”.
54-) Kale hel entüm müttaliun;
Dedi ki: “Siz (şimdi ona; vehme, kişiliğe, cehennemliğe) muttaliler (vakıf) misiniz?”.
55-) Fettalea fereahü fiy sevail cahıym;
Ona muttali’ oldu da onu Cahıym (Cehennem)’in tam ortasında gördü.
56-) Kale tAllahi in kidte le turdiyn;
Dedi ki: “Tallahi, az kalsın beni de helak edecektin/bu çukura yuvarlayacaktın”.
57-) Velev la nı`metü Rabbiy leküntü minel muhdariyn;
“Eğer Rabbimin ni’meti (sıfatları) olmasaydı, kesinlikle muhderiyn’den (burada hazır tutulanlardan) olurdum”.
58-) Efema nahnu Bi meyyitiyn;
“Biz (Bi-) meyyitler değilmiyiz (nasıl ölürüz bir daha) ?”.
59-) İlla mevtetenel’ ula ve ma nahnu Bi muazzebiyn;
“İlk ölümümüz hariç... Biz (Bi-) azab olunacaklar da değiliz”.
60-) İnne hazâ lehüvel fevzül azıym;
“Muhakkak ki bu büyük kurtuluşun ta kendisidir”.
61-) Limisli hazâ felya`melil amilun;
Çalışıp amel edenler bunun misli (bunun gibisi) için çalışıp amel etsinler.
62-) Ezâlike hayrun nüzülen em şeceretüz zakkum;
Nüzül (iniş, ziyafet) itibarıyla bu mu hayırlıdır yoksa zakkum ağacı mı?.
63-) İnna cealnaha fitneten liz zalimiyn;
Doğrusu biz onu (zakkum ağacını) zalimler için bir fitne kıldık.
64-) İnneha şeceretün tahrucü fiy aslil cahıym;
Muhakkak ki o (zakkum ağacı, birimsellik nesnesi) Cahıym (Cehennem)’in aslından (temelinden, dibinden) çıkan bir ağaçtır.
65-) Tal`uha keennehu ruusüş şeyatıyn;
Onun tal’ı (sürgünü, meyvesi) sanki şeytanların kafaları (vehim, şartlanmalar, dürtüler) gibidir.
66-) Feinnehüm le akilune minha femaliune minhel butun;
Muhakkak ki onlar ondan yerler ve ondan karınlarını doldururlar.
67-) Sümme inne lehüm aleyha le şevben min hamiym;
Sonra onlar için, onun üzerine kaynar sudan bir şevb (tefriki imkansız bir karışım, içecek) vardır.
68-) sümme inne merciahüm leilel cahıym;
Sonra onların mercileri (dönüş yerleri) elbette Cahıym (cehennem)’edir.
69-) İnnehüm elfev abaehüm dalliyn;
Muhakkak ki onlar babalarını/atalarını sapmışlar buldular.
70-) Fehüm alâ asarihim yühreun;
Bu yüzden onların eserleri/izleri üzere odaklanmış bir şekilde israrla koşarlar.
71-) Ve lekad dalle kablehüm ekserul evveliyn;
Andolsun ki onlardan önce, evvelkilerin (ilk nesillerin) ekseriyeti (Hak’dan, vahdetten) sapmıştır.
72-) Ve lekad erselna fiyhim münziriyn;
Ve andolsun ki onların içinde uyarıcılar da irsal ettik.
73-) Fenzur keyfe kâne akıbetül münzeriyn;
O uyarılanların akibeti nasıl oldu bir bak!.
74-) İlla ıbadAllahil muhlesıyn;
Ancak Allah’ın ihlasa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna.
75-) Ve lekad nadana Nuhun felenı`mel müciybun;
Andolsun ki Nuh bize nida etmiş (bize işittirmiş) ti... Biz ne güzel icabet edenleriz.
76-) Ve necceynahu ve ehlehu minel kerbil azıym;
O’nu ve O’nun ehlini aziym tasadan (madde kaydından, varlık bağından) kurtardık.
77-) Ve cealna zürriyyetehu hümül bakıyn;
O’nun zürriyyetini (insan adı altında zahir olan ilahi özellikleri; vahdet ehlini) de baki kalanların ta kendileri yaptık.
78-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;
Ahiriyn (sonrakiler; vahdet ehli) içinde, Onun üzerine (Ona alamet olan bir anış, hayırla yadediliş) terk ettik.
79-) Selâmun alâ Nuhın fiyl alemiyn;
Alemler (kendini tanıyanlar) içinde Nuh’a Selam olsun.
80-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;
Doğrusu biz muhsiynleri (müşahadelerinde Hak’dan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız.
81-) İnnehu min ıbadiNEl mu’miniyn;
Muhakkak ki O, mü’min kullarımızdandır.
82-) Sümme ağraknel ahariyn;
Sonra diğerlerini (şirk ehlini) suda (çoklukta) boğduk.
83-) Ve inne min şi (y) atihi le İbrahiym;
Muhakkak ki İbrahim de O’nun şıa (fırka) sındandır (vahdet ehli, ulul azm).
84-) İz cae Rabbehu Bi kalbin seliym;
Hani (İbrahiym) Rabbine seliym (saf, temiz) bir kalb ile (B sırrınca selim bir kalb olarak; nefissiz) gelmişti.
85-) İz kale li ebiyhi ve kavmihi ma zâ ta`budun;
Hani (İbrahiym) babasına ve kavmine: “Neye kulluk yapıyorsunuz?”.
86-) Eifken aliheten dunAllahi türiydun;
“İfk (yalan-iftira) ederek (uydurarak), Allah’ın gayrından ilahlar mı irade ediyorsunuz (batıldır) ?”.
87-) Fema zannüküm Bi Rabbil alemiyn;
“(Bi-) Rabbül Alemiyn’i ne zannediyorsunuz (O’nun hakkındaki zannınız nedir) ?”.
88-) Fenazara nazreten fiyn nücum;
Derken (İbrahiym) yıldızlar içinde (akıl gözüyle) bir bakış nazar etti.
89-) Fekale inniy sekıym;
De dedi ki: “Muhakkak ki ben hastayım”.
90-) Fetevellev anhü müdbiriyn;
Bunun üzerine arkalarını dönüp O’ndan uzaklaştılar.
91-) Ferağa ila alihetihim fekale ela te`külun;
(İbrahiym de) onların ilahlarına yöneldi de: “Yemez misiniz?” dedi.
92-) Ma leküm la tentıkun;
“Size ne oluyor ki nutketmiyor (konuşmuyor) sunuz?”.
93-) Ferağa aleyhim darben Bil yemiyn;
(İbrahiym) onlara gizlice sokulup (Bi-) sağ eliyle bir darb etti (darbe vurdu) ki!.
94-) Feakbelu ileyhi yeziffun;
Bunun üzerine O’na (İbrahiym’e) hızlıca ikbal ettiler (döndüler, geldiler).
95-) Kale eta`budune ma tenhıtun;
(İbrahim) dedi ki: “(Elinizle) yonttuğunuz (şekillendirdiğiniz?) şeylere mi kulluk yapıyor/tapıyor sunuz?”.
96-) VAllahu halekaküm ve ma ta`melun;
“Halbu ki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır?”.
97-) Kalübnu lehu bünyanen feelkuhü fiyl cahıym;
Dediler ki: “O’nun (İbrahiym) için bir bina yapın da O’nu Cahıym (cehennem, tabiat; aşk)’ın içine atın”.
98-) Feeradu Bihi keyden fecealnahümül esfeliyn;
O’na (B sırrınca) tuzak irade ettiler... Biz de onları esfeliyn (en aşağılar) kıldık.
99-) Ve kale inniy zahibün ila Rabbiy seyehdiyn;
(İbrahiym) dedi ki: “Muhakkak ki ben Rabbime gidiciyim... (O), bana hidayet edecek”.
100-) Rabbi hebliy mines salihıyn;
(İbrahim): “Rabbim, bana salihlerden hibe et!” (dedi).
101-) Febeşşernahu Bi ğulamin Haliym;
Bunun üzerine O’nu Haliym bir oğlan ile (B sırrınca) müjdeledik.
102-) Felemma beleğa maahüs sa`ye kale ya büneyye inniy era fiyl menami enniy ezbehuke fenzur mazâ tera* kale ya ebetif`al ma tü`mer* setecidüniy inşaAllahu minas sabiriyn;
(Oğlu İsmail) O’nunla birlikte sa’ya (O’nunla beraber Allah yolunda yürüme çağına) ulaşınca, (İbrahiym) dedi ki: “Ey oğulcuğum!... Muhakkak ki ben seni menam (uyku?)’da görüyorum ki ben seni zebh ediyorum (boğazlıyorum)... Bak bakalım sen ne görüyorsun?”... (Oğlu) dedi ki: “Ey babacığım!... Emrolunduğun şeyi yap (kuvveden fiile çıkar)... İnşaAllah beni sabredenlerden bulacaksın”.
103-) Felemma eslema ve tellehu lil cebiyn;
İkisi de teslim olup (baba, İbrahiym) O’nu (oğulu, İsmail’i) alnı/şakakı üzerine yıkınca,
104-) Ve nadeynahu en ya İbrahiym;
Biz O’na: “Ya İbrahiym!” diye nida ettik (işittirdik; yakiyn hasıl oldu).
105-) Kad saddakterrü`ya* inna kezâlike neczil muhsiniyn;
“Gerçekten rüyanı tasdik ettin (doğruladın)... Doğrusu biz muhsiynleri (müşahadelerinde Hak’dan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız”.
106-) İnne hazâ le hüvel belaul mübiyn;
Muhakkak ki bu apaçık bir bela (öğretici, idrak ettirici deneyim) dir.
107-) Ve fedeynahu Bi zibhın Azıym;
O’na (Sema’dan) (Bi-) zibh-i aziym (büyük kurbanlık) fidye (bedel) verdik.
108-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;
Ahiriyn (sonrakiler; vahdet ehli) içinde, Onun üzerine (Ona alamet olan bir anış, hayırla yadediliş) bıraktık.
109-) Selâmun alâ İbrahiym;
Selam olsun İbrahiym’e.
110-) Kezâlike neczil muhsiniyn;
Muhsinleri böylece cezalandırırız.
111-) İnnehu min ıbadiNEl mu’miniyn;
Muhakkak ki O, mü’min kullarımızdandır.
112-) Ve beşşernahu Bi İshaka Nebîyyen minas salihıyn;
O’na, salihlerden bir Nebî olarak (Bi-) İshak’ı müjdeledik.
113-) Ve barekna aleyhi ve alâ İshak* ve min zürriyyetihima muhsinun ve zalimun li nefsihi mübiyn;
O’nun üzerine de İshakın üzerine de bereket lutfettik (ikisini de mübarek kıldık)... O ikisinin zürriyyetinden muhsin de var, kendi nefsine apaçık zulmeden/zalim de var.
114-) Ve lekad menenna alâ Musa ve Harun;
Andolsun ki Musa ve Harun’a da menn (lutf-ihsan) ettik.
115-) Ve necceynahüma va kavmehüma minel kerbil azıym;
O ikisini ve onların kavimlerini aziym tasadan kurtardık.
116-) Ve nesarnahüm fekânu hümül ğalibiyn;
Onlara nusret (yardım) ettik de onlar galip gelenler oldular.
117-) Ve ateynahümel Kitabel müstebiyn;
İkisine (Musa ve Harun’a) Kitab-ı Müstebiyn’i (zahir, aşikar, vazıh, açıklayıcı Kitab’ı) verdik.
118-) Ve hedeynahümes sıratal müstekıym;
O ikisini de sırat-ı müstakıym’e (in’am olunanların yoluna) hidayetledik.
119-) Ve terekna aleyhima fiyl ahıriyn;
Ahiriyn (sonrakiler; vahdet ehli) içinde, Onların üzerine (Onlara alamet olan bir anış, hayırla yadediliş) bıraktık.
120-) Selâmun alâ Musa ve Harun;
Musa ve Harun’a Selam olsun!.
121-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;
Doğrusu biz, muhsinleri böylece cezalandırırız.
122-) İnnehüma min ıbadiNEl mu’miniyn;
Muhakkak ki ikisi de mü’min kullarımızdandır.
123-) Ve innel İlyase le minel murseliyn;
Muhakkak ki İlyas da murseliyn (irsal olunanlar, Rasûller) dendir.
124-) İz kale li kavmihi ela tettekun;
Hani (İlyas) kavmine: “Korkup korunmaz mısınız?” dedi.
125-) Eted`une ba`len ve tezerune ahsenel halikıyn;
“Ba’l’e (dört yüzü olan altın put’a) ibadet ediyor/çağırıyorsunuz ve yaratanların en güzelini bırakıyorsunuz mu?”.
126-) Allahe Rabbeküm ve Rabbe abaikümül evveliyn;
“Sizin de Rabbiniz, ilk babalarınızın/atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı?”.
127-) Fekezzebuhu feinnehüm lemuhdarun;
O’nu (İlyas’ı) tekzib ettiler... Muhakkak ki onlar muhdarun (yakalanıp huzurda tutulanlar) dur.
128-) İlla ıbadAllahil muhlesıyn;
Ancak Allah’ın ihlasa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna.
129-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;
Ahiriyn (sonrakiler; vahdet ehli) içinde, Onun üzerine (Ona alamet olan bir anış, hayırla yadediliş) bıraktık.
130-) Selâmun alâ İlyasiyn;
Selam olsun İlYasiyn’e (İlyas’a, İlyaslar’a, Al-i YaSiyn’e) !.
131-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;
Doğrusu biz, muhsinleri böylece cezalandırırız.
132-) İnnehu min ıbadiNEl mu’miniyn;
Muhakkak ki O, mü’min kullarımızdandır.
133-) Ve inne Lutan le minel murseliyn;
Muhakkak ki Lut ta murseliyn (irsal olunanlar, Rasûller)’dendir.
134-) İz necceynahu ve ehlehu ecmeıyn;
Hani O’nu ve O’nun ehlini toptan kurtardık.
135-) İlla acuzen fiyl ğabiriyn;
Ancak ğabiriyn (geride kalanlar, helak olanlar) içinde olan bir kocakarı (Lut a.s.ın iman etmeyen karısı) müstesna.
136-) Sümme demmernel ahariyn;
Sonra diğerlerini dumura uğrattık.
137-) Ve inneküm le temürrune aleyhim musbihıyn;
Muhakkak ki siz musbihiyn olarak (sabah vaktine girerken) onlara uğrarsınız.
138-) Ve Bil leyl* efela ta`kılun;
(Bi-) geceleyin de (uğrarsınız)... Hala aklınızı kullanmaz mısınız?.
139-) Ve inne Yunuse le minel murseliyn;
Muhakkak ki Yunus da murseliyn (irsal olunanlar, Rasûller)’dendir.
140-) İz ebeka ilel fülkil meşhun;
Hani (Yunus) o dopdolu gemiye (bedene) kaçmıştı.
141-) Fesaheme fekâne minel müdhadıyn;
(Sonra Yunus) kura çekti (tercih etti) de mudhadıyn’den (kaydırılanlardan, delili geçersiz kılınanlardan) oldu.
142-) Feltekamehul hutü ve huve müliym;
(Da Yunus) levmedici olduğu halde balık O’nu yuttu.
143-) Felevla ennehu kâne minel müsebbihıyn;
Eğer (Yunus) tesbih (tenzih) edenlerden olmasaydı,
144-) Lelebise fiy batnihi ila yevmi yüb`asun;
(İnsanlar) ba’solunacakları güne kadar (Yunus) onun batnında (balığın karnında) kalırdı.
145-) Fenebeznahu Bil arai ve huve sakıym;
Biz O’nu hasta olduğu halde (B sırrınca) çıplak araziye (dünyaya) bıraktık.
146-) Ve enbenta aleyhi şecereten miy yaktıyn;
Üzerine kabak türünden (gövdesi olmayan bitki cinsi) bir ağaç bitirdik.
147-) Ve erselnahu ila mieti elfin ev yeziydun;
O’nu (Yunus’u) yüzbin (kişiye) yahut daha ziyade olanlara irsal ettik.
148-) Feamenu femetta`nahüm ila hıyn;
(Onlar) iman ettiler de biz onları bir vakte kadar faydalandırdık.
149-) Festeftihim eliRabbikel benatü ve lehümül benun;
İmdi fetva iste (demek ki fetva pozitiv bir mana ifade etmiyor?) / (yani) sor onlara (o müşriklere): “Kız çocukları Rabbinin, erkek çocukları onların mı?”.
150-) Em halaknel Melaikete inasen ve hüm şahidun;
Yoksa biz melaikeyi, onlar (o müşrikler) şahidler iken dişiler olarak mı yarattık?.
151-) Ela innehüm min ifkihim leyekulun;
Dikkat edin, muhakkak ki onlar (o müşrikler) ifklerinden (yalan-iftiralarından) dolayı şöyle derler:
152-) VeledAllahu, ve innehüm le kazibun;
“Allah doğurdu!... Muhakkak ki onlar kesinlikle yalancılardır!”.
153-) Astafel benati alelbeniyn;
(Allah) kızları oğullara ıstıfa mı etti (seçti mi, yani) ?.
154-) Ma leküm* keyfe tahkümun;
Ne oluyor size?... Nasıl hüküm veriyorsunuz?.
155-) Efela tezekkerun;
Tezekkür etmiyor musunuz?.
156-) Em leküm sultanün mübiyn;
Yoksa apaçık bir sultan (hüccet, delil, sıfat) ınız mi var?.
157-) Fe`tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn;
Eğer doğru söyleyenler iseniz (Bi-) kitabınızı getirin hadi!.
158-) Ve cealu beynehu ve beynel cinneti neseba* ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun;
O’nunla (Allah ile), el-Cinne (cinnler?; melekler?) arasında bir neseb oluşturdular...Andolsun ki el-Cinne de bilmiştir ki muhakkak onlar muhdariyn’dir (yakalanıp huzurda hazır tutulacaklardır; huzur’dan, sistem’den, şartlardan gaib olamazlar).
159-) SubhanAllahi amma yesıfun;
Allah onların vasıflamalarından Subhan’dır (münezzehdir).
160-) İlla ıbadAllahil muhlesıyn;
Ancak Allah’ın ihlasa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna.
161-) Feinneküm ve ma ta`budun;
Muhakkak ki siz ve kulluk yaptığınız şeyler,
162-) Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn;
O’nun aleyhine (kimseyi) (Bi-) fitneye düşürücü değilsiniz (olamazsınız).
163-) İlla men huve salil cahıym;
Ancak Cahıym (cehennem, ateş)’e maruz kalacak olan müstesna.
164-) Ve ma minna illâ lehü mekamun ma`lum;
(Meleki lisan): “Bizden, (ilahi kemalatlar, rububiyet ve vahdet gereği) ma’lum bir makamı olmayan yoktur”.
165-) Ve inna le nahnus saffun;
“Muhakkak ki biz, evet biziz o saf saf dizilenler”.
166-) Ve inna lenahnul müsebbihun;
“Ve muhakkak ki biz, evet biziz o (daimi) tesbih edenler”.
167-) Ve in kânu le yekulun;
Muhakkak ki (o müşrikler) şöyle de diyorlardı:
168-) Lev enne ındeNA zikren minel evveliyn;
“Eğer bizim yanımızda da evvelkilerden (ilk saftakilerden, vahdet ehlinden) bir zikir olsa idi;”
169-) Lekünna ıbadAllahil muhlesıyn;
“Elbette biz de Allah’ın ihlasa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları olurduk”.
170-) Fekeferu BiHİ, fesevfe ya`lemun;
Şimdi de O’na (Zat’ın Zikri’ne; Kur’an’a?) (B gerçeğince) kafir (gerçeği reddeden nakör) oldular... Yakında bilecekler.
171-) Ve lekad sebekat kelimetüNA liıbadiNEl murseliyn;
Andolsun ki mursel (irsal olunan, Rasûl) kullarımıza (şu) kelimemiz sebk etmiştir (hüküm geçmiştir):
172-) İnnehüm lehümül mansurun;
Muhakkak ki onlar, elbette onlar mansur (nusret görmüş, zafere erdirilmiş) lardır.
173-) Ve inne cündeNA lehümül ğalibun;
Muhakkak ki bizim ordumuz (ehli ceberut ve melekut), elbette onlar galiplerdir.
174-) Fetevelle anhüm hatta hıyn;
Artık bir vakte kadar onlardan yüz çevir.
175-) Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun;
Onları ibsar et (basiretinle gör, ne olduklarını seyret; açık seçik kıl)... Yakında görecekler.
176-) Efe BiazâbiNA yesta`cilun;
Azabımızı (B sırrınca) acele mi istiyorlar?.
177-) Feiza nezele Bi sahatihim fesae sabahul münzeriyn;
(Azab) onların sahalarına (B sırrınca) indiğinde, uyarılanların sabahı (azabla uyananlar) ne kötü olur!.
178-) Ve tevelle anhüm hatta hıyn;
Artık bir vakte kadar onlardan yüz çevir.
179-) Ve ebsır fesevfe yubsırun;
(Onları) ibsar et (basiretinle gör, ne olduklarını seyret; açık seçik kıl)... Yakında görecekler.
180-) Subhane Rabbike Rabbil ızzeti amma yasifun;
Senin Rabbin, (ki) İzzet’in Rabbi, onların vasıflamalarından/tanımlamalarından Subhan’dır (münezzehdir).
181-) Ve Selâmun alel murseliyn;
Murseliyn (irsal olunanlar, Rasûller)’e Selam olsun!.
182-) Vel Hamdu Lillahi Rabbil alemiyn;
Ve Hamd, Rabb’ül Alemiyn olan (izhar olunan kemalatların, tüm Esma ve sıfatın sahibi) Allah’a aittir.
Not: Son üç ayet (180-182) ile ilgili bir hadis-i şerif meali ile bitirelim:
Her kimi kiyamet günü ecirden tam ölçekle ölçmek sevindirir ise, bulunduğu meclisinin sonun da kalkmak istediğinde: “Subhane Rabbike Rabbil İzzeti amma yesıfun, ve Selamun alel murseliyn, velHamdu lillahi Rabbil Alemiyn” desin...
SUREYİ YAZDIR