SÛRE HAKKINDA ÖZET BİLGİ
Müddessir Sûresi, Mekke-i Mükerreme’de 4.sırada nazıl olmuştur (müzemmil sûresinden önce, 3.sırada nazıl olduğu da rivayet edilir)... 56 ayettir... Adını, ilk ayetinde geçen ve Hz.Rasûlullah’ın da bir ismi olan “el-Müddessir” (elbisesine bürünen, örtünüp gizlenen) den alır (Müddessir’in aslı da Mütedessir’dir)...
Kur’an vahyinin ilk başlangıcı Alak Sûresi’nin ilk beş ayeti olsa da, vahye ara verilmesinden sonra ve bir daha kesilmemek üzere vahyin ardı arkasına gelmeye başladığı sûre Müddessir Sûresi’dir... Sahabenin tanıklığı ve bildirdiklerine göre Hz.Rasûlullah’a vahiy gelişi, Müddessir Sûresi’nin ilk beş ayetinden sonra kızışmıştır… Nitekim hadis-i şerifte: “Sonra (Müddessir’in başındaki ayetler nazıl olduktan sonra), vahiy kızıştı ve ardı arkasına gelmeye başladı”, buyurulur... Bu nedenle bu sûreyi vahyin başlangıcı sayanlar da vardır...
Vahye ara verilmesi konusunda Kur’an’dan şunları söyleyebilirz:
1) Duha Sûresi: 3: “Rabbin sana veda etmedi, darılmadı da”,
2) Müddessir Sûresi’nin başı (1-7),
3) Meryem: 64: “Biz ancak Rabbinin EMRi olarak tenezzül ederiz... Önümüzde, arkamızda ve bunların arasında olan herşey Onundur... Ve Rabbin unutan değildir”...
Müddessir Sûresinde: Nübüvvet-vahiy ilişkisi... Nübüvvet hükümleri ve tabiat perdesi... Şuurun temizliğinin önemi... İhlas-zühd-sabır... Nakur (Sur) ve ölüm-ba’s... Kureyş’in sayılır beyinlerinden biri olan ve kavmi arasında “elVahid” (Biricik, Birtane) diye adlandırılan Velid b. Muğire’in ibretlik durumu ile anlatılan herbir insanın ferd/yalnız oluşu gerçeği... Sakar... Cehennem’i hükümleri altında tutan 19 melek ve astroloji... En büyük bela... Said, cehennemim esaretinden kurtulmayı başarandır... Sistem’i yalanlayanın cehenneme gireceği... Şefaat nedir ve nereye kadardır... İman etmek için kendine özel vahiy gelmesini istemenin ve açılım-arınma-idrak için Sistem’i reddedip, gerekli disiplenleri ve çalışmaları ihmal etmenin yabani eşşeklik özelliği olduğu... Takva’nın ve mağfiret’in ehli Allah’dır,... gibi önemli konular açıklanmaktadır...
AYETLERİN MÂNÂSI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM
1-) Ya eyyühel müddessir;
Ey O Müddessir (elbisesine bürünen, kendisini örten?) !.
2-) Kum feenzir;
Kalk (kıyam dur) da uyar!.
3-) Ve Rabbeke fekebbir;
Rabbini tekbir et (büyükle, kibriyası ile bil; herbir birimde kemalatını açığa çıkartmakta olan O’dur) !.
4-) Ve siyabeke fetahhir;
Elbiselerini (kirlerden şuurunu) tahir kıl!.
5-) Verrucze fehcur;
Rücz (put, maddi yaşantı, günah, azab, pislik)’den kaçın/uzak dur!.
6-) Ve la temnün testeksir;
Çoğu isteyerek (karşılığında çok sevab var düşünerek) iyilik-ihsan yapma!.
7-) Ve liRabbike fasbir;
Ve Rabbin için sabret!.
8-) Feiza nukıre fiynnakur;
O Nakur (boru, borazan, sur)’a üfürüldüğünde (ölüm, ba’s),
9-) Fezâlike yevmeizin yevmun `asiyr;
İşte o gün, çok zor bir gündür,
10-) `Alelkafiriyne ğayru yesiyr;
Kafirler (gerçeği reddedenler) üzerine, hiç kolay değildir.
11-) Zerniy ve men halaktu vehıyda;
Beni ve vahıyd (yalnız, tek, ferd) olarak yarattığımı (başbaşa) bırak;
12-) Ve ce`altu lehu malen memduda;
Kendisine uzatılmış (uzun boylu, bol) bir mal oluşturduğumu,
13-) Ve beniyne şuhuda;
Ve (huzurunda hazır) şahid oğullar (verdiğimi),
14-) Ve mehhedtu lehu temhiyda;
Ve kendisine alabildiğine genişlik ve bolluk verdiğimi.
15-) Sümme yatme`u en eziyde;
Sonra (o nimetleri daha da) artırmamı umar (hırs ile ister).
16-) Kella* innehu kâne liayatiNA `aniyda;
Hayır (asla) !... Muhakkak ki o ayetlerimize çok inatçıdır.
17-) Seurhikuhu sa`uda;
Onu saud’a (sarp bir yokuş... Hadis-i Şerif: Saud, ateşten bir dağdır... (Kafir) ona yetmiş yılda tırmanır ve (aynı şekilde) iner/yuvarlanır... Ebediyyen onun içinde işte böylecedir.) mecbur edeceğim.
18-) İnnehu fekkere vekaddere;
Muhakkak ki o düşündü (fikretti) ve takdir etti (ölçtü-biçti).
19-) Fekutile keyfe kaddere;
Ölesi/kahrolası nasıl takdir etti!.
20-) Sümme kutile keyfe kaddere;
Sonra yine ölesi/kahrolası nasıl takdir etti!.
21-) Sümme nezare;
Sonra baktı,
22-) Sümme `abese ve besere;
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
23-) Sümme edbere vestekbere;
Sonra arkasını döndü ve kibre saptı.
24-) Fekale in hazâ illâ sıhrun yu`ser;
Ve şöyle dedi: “Bu rivayet (nakl) edilegelen bir sihir (büyüleyici bir söz) den başka bir şey değil”.
25-) İn hazâ illâ kavlulbeşer;
“Beşer sözünden başka değil bu”.
26-) Seusliyhi Sekara;
Onu Sakar’a (elem ve eziyet veren ateşe) maruz bırakacağım.
27-) Ve ma edrake ma Sekar;
Sakar’ı sana bildiren nedir (bilirmisin Sakar’ı) ?.
28-) La tubkıy ve la tezer;
(Sakar) hem baki kılmaz (aynı halde bırakmaz), hem de (seni, işlevini) terketmez.
29-) Levvahatun lilbeşer;
(O) beşeri (derileri) yakıp karartandır.
30-) `Aleyha tis`ate `aşer;
Onun üzerinde ondokuz (melek?) vardır.
31-) Ve ma ce`alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce`alna `ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu Bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa`u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya`lemu cunude Rabbike illâ HU* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık... Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne (bela, imtihan) kıldık... Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından (imanları) artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye... Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel (ibretlik misal) itibarıyla Allah (B sırrınca) bununla neyi murad etti (ne demek istedi) ?” desinler diye... İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder... Rabbinin ordularını ancak O bilir... Bu (Sakar ve bu işaretler), beşer için ancak bir zikra (öğüt, uyarı, hatırlatma) dır.
32-) Kella velKameri;
Hayır (iş sandıkları gibi değil; uyanmıyorlar?) !... Kasem ederim Ay’a,
33-) Velleyli iz edbere;
Geri döndüğünde (gittiğinde) gece’ye,
34-) Vessubhı iza esfere;
Aydınlandığında sabah’a,
35-) İnneha leıhdelkuber;
Muhakkak ki o, elbette en büyük (bela, musibet) lerden biridir.
36-) Neziyren lilbeşer;
Beşer için bir uyarcıdır.
37-) Limen şae minküm en yetekaddeme ev yeteahhar;
Sizden ileri/öne geçmek yahut geri kalmak dileyen için.
38-) Küllü nefsin Bima kesebet rehiynetun;
Her nefs kazandığı/yaptığı ile (B gerçeğince) bir rehiyndir.
39-) İlla ashabelyemiyn;
Ashab-ul Yemiyn (sağ taraf’ın ashabı; saidler) müstesna.
40-) Fiy cennatin, yetesaelun;
(Onlar) cennetlerdedirler... (Saidler) sorarlar.
41-) `Anilmücrimiyne;
Mücrimlerden:
42-) Ma selekeküm fiy Sekar;
“Sizi Sakar’a sokan nedir?”.
43-) Kalu lem nekü minelmusalliyn;
Dediler ki: “Musalliyn’den (bilfiil namaz kılanlardan) değildik”.
44-) Ve lem nekü nut`ımulmiskiyn;
“Miskiyn’i (yoksulu) doyurmazdık”.
45-) Ve künna nehudu me`alhaidıyn;
“(Fani-batıl şeylere) dalanlarla beraber dalar idik”.
46-) Ve künna nukezzibu Biyevmiddiyn;
“Diyn Günü’nü (Sistem realitesini) de (B sırrınca) yalanlardık”.
47-) Hatta etanelyakıyn;
“Nihayet yakiyn (ölüm) bize geldi”.
48-) Fema tenfe`uhüm şefa`atüşşafi`ıyn;
Artık onlara şefaat edicilerin şefaatı fayda vermez.
49-) Fema lehüm `anittezkireti mu`ridıyn;
Onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviricidirler?.
50-) Keennehüm hümurun müstenfiretun;
Sanki onlar ürküp kaçan (vahşi, akılsız) yaban eşekleri gibidirler.
51-) Ferret min kasveretin;
Arslandan ürküp kaçmış (halde).
52-) Bel yüriydü küllümriin minhüm en yu`ta suhufen muneşşereten;
Bilakis onlardan herbiri, kendisine iyice açılmış sahifeler verilmesini diler (iman etmek için kendisine vahiy gelmesini ister/ (ya da) Sistem’i, bu yaşamın işlevini reddederler; hiçbir çalışma yapmadan kendilerine verilsin-açılsın diye umarlar).
53-) Kella* bella yehafunel`ahırete;
Hayır (asla) !... Bilakis (onlar) ahiret’ten korkmuyorlar (ruh bedenin nasıl oluştuğuna ve bunun önemine iman etmiyorlar).
54-) Kella innehu tezkiretun;
Hayır (iş sandıkları gibi değil), muhakkak ki o bir tezkiredir (öğüt, hatırlatmadır; ki gerçeği farkedip şu ömür süreçlerini doğru değerlendirsinler).
55-) Femen şae zekerehu;
Dileyen onu zikreder (düşünür, öğüt alır; Allah’ın öğüt almasını dilediği, Kur’an’ı düşünür öğüt alır).
56-) Ve ma yezkûrune illâ en yeşaAllah* HUve ehlüttakva ve ehlülmağfireh;
Ve fakat Allah dilemedikçe onlar zikredemezler (düşünüp öğüt alamazlar)... O, takva’nın ehlidir (dilediğinde muttekıyliği izhar eder) ve mağfiret’in ehlidir (dilediğinde yakiyn halini oluşturur).